Hangi gün karar verdin küt diye çekip gitmeye
Hangi lafım dokundu sana böyle inceden inceye
Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren
Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren
Hangi kırılası eller dolanır şimdi kırılası belinde
Hangi rüzgar şarkı söyler o ay tanrıçası teninde
Hangi çirkin gerçek uğruna tükettin güzel ütopyamızı
Hangi boş boğazlara deşifre ettin en mahrem sırlarımızı
Hangi cama kafa atsam, hangi kapıyı omuzlayıp kırsam
Hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam
Ben de bu sersem başımı karakolun duvarına vursam
Kendimi caddeye atıp arabaların altına savursam
Hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür?
Hangi şekil öldürmez de ömür boyu süründürür
Kayıp ilanı mı versem şehir şehir dolanmak yerine
Ödül mü koysam, ölü ya da diri seni bulup getirene
Hangi ayrılık var ki böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın
Hangi cam kesiği var ki böyle musluk gibi içime damlasın
Hiç sanmam, hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz
Feriştah olsa böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz
Hangi mübarek dua, hangi evliya tesir eder seni döndürmeye
Hangi aptal muazeret ikna eder ateşimi söndürmeye
Olur mu be olur mu? Bu da benim gibi adama yapılır mı?
Aşk dediğin mendil mi? buruşturup bir kenara atılır mı?
Vefa bu kadar basit mi? Alınır mı, Satılır Mı?
Hangi hırsız çaldı seni yırtık cebimden
Hangi pense kopardı bizi birbirimizden
Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini
Hangi çöpçü süpürdün yerden bütün izini
Hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı
Hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı
Hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti
Hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti
Dağ gibi adamı eze eze,hangi anası tipli parlak çömeze
Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze
Hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı
Hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı
Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı
Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı
Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni
Ve hangi su bağışlatır, hangi musalla temizler seni
Yusuf HAYALOĞLU